Çağlar Boyu Ağrı ;Ağrının tarihçesi 5
Erken modern çağ
16. yüzyılın sonları ve 17. yüzyılın başlarında Kopernik, Kepler ve Galile’nin düşünceleri ile
başlayan Newton tarafından sistematik hale getirilen bilimsel devrim bugüne dek gelen ilerlemelerin
başlangıcı oldu. William Harvey’in (1578-1657) 1628 yılında yayınladığı “De Motu Cordis” fizyoloji
konusunda çığır açmıştır.
1596-1650 yılları arasında yaşayan Descartes, Galen’in düşüncelerini geliştirmiş, ölümünden 14
yıl sonra yayınlanan “Lhomme” (İnsan) adlı yapıtında ağrının beyne bağlanan çok ince lifler tarafından
iletildiğini ileri sürmüştür. Descartes’e göre ağrılı uyaranlar çok küçük parçacıkları ateşleme görevi
yapıyor, bir anlamda ağrıyı başlatacak ipi çekiyordu. Bu görüş 200 sene sonra ileri sürülen özgünlük
teorisinin tohumlarını atıyordu .
Resim 16: Descartes ve ağrı teorisinin şeması
18. ve 19. yüzyıllarda merkez sinir sistemi ile ilgili olarak Willis, Barelle, Winslow. Malphigi, Von
Haller gibi araştırmacılar önemli ilerlemeler kaydettiler. 1794 yılında Charles Darwin’in dedesi Erasmus
Darwin ağrıyı tanımlarken duygular normalden kuvvetli olduğu zaman (aşırı ışık, baskı, sıcak ve soğuk
gibi uyaranlar) ağrıya yol açar demiştir. Böylelikle ağrı ile ilgili şiddet teorisinin temelleri atılmıştır.
Aynı dönemlerde Joseph Priestley’in azot protoksiti bulması, Sir Humprey Davy’nin bu gazın
Analjezik özelliklerini göstermesi önemli bir adımdır.
Resim 17: Joseph Priestley
Resim 18. Güldürücü gaz
Duyu organları ve ağrı ile ilgili bilimsel araştırmalar 19. yüzyılda daha da yoğunlaşmıştır. 1811’de
Bell ve 1822’de Magendie omurilikteki sinir köklerinin işlevlerini ortaya koydular.
İbn-i Sina ve Descartes tarafından ileri sürülen ve ağrının dokunma ve diğer duyuların yanı sıra
onlardan ayrı olarak iletildiğini varsayan Özgünlük Teorisi 1848 yılında Schiff tarafından
şekillendirilmiştir. Daha sonra Blix ve Goldscheider bu bulguları doğruladılar. 1894’te Von Frey ağrı ve
dokunma noktalarının haritasını çıkardı.
İlk kez Erasmus, Darwin tarafından ileri sürülen ve 1840 yılında Henle tarafından geliştirilen
şiddet teorisi 1874 yılında Erb tarafından şekillendirilmiştir. Buna göre her duysal uyaran yeterli bir
şiddete erişince ağrı haline gelebilir. Bu teori daha sonraları spesifite teorisinden vazgeçen Blix ve
Goldsvheider tarafından da desteklendi.
Çağlar Boyu Ağrı ;Ağrının tarihçesi 6
19. yüzyıl ve daha öncesinde Ağrı kesiciler
Bu dönemde en çok kullanılan maddelerin başında papaveratum somniferum (afyon)
gelmekteydi. Diğer maddeler ise şarap ve alkol, mandagora, güzel avrat otu, marihuana (kannabis indika)
idi.
Morfin, 1806 yılında Alman Friedrich Wilhelm Sertürner (1783-1841) tarafından Eski Yunanca da
rüyalar tanrısı Morhpheus’tan esinlenerek opiumdan (afyon) üretilmiştir.
Resim 19: Sertürner,
1850’lerde ise Fransız cerrah Charles Gabriel Pravaz (1791-1853) ve Edinburg’da Alaxander
Wood (1817-1884) birbirinden bağımsız olarak şırıngayı geliştirdiler.Bugün günlük yaşamda milyonlarca
kez kullanılan şırıngaların geçmişinin sadece 150 yıl kadar olması da tıbbın düzeyini göstermesi açısından
ilgi çekicidir.
Resim 20: İlk şırınga
Morfin enjeksiyonu genellikle lokal ağrılarda kullanılıyordu.
Söğüt yaprakları eskiden çeşitli ağrılarda kullanılıyordu. 1897 yılında Bayer’de bir kimyacı olan
Felix Hoffman yan etkileri en aza indirgenerek kullanılabilecek olan asetilsalisilik asidi, Bayer tarafından
geliştirilen Aspirini üretti.Yani aspirin söğüt yaprağının bir ürünüdür.
Resim 21: İlk aspirin paketleri
1800’lü yıllarda anestezi devrimi
1778-1829 yılları arasında yaşayan Humprey Davy ameliyatlar sırasında ortaya çıkan şok ve
ağrının Joseph Priestley tarafından bulunan bir gaz olan azot protoksitin kullanımı ile engellenebileceğini
ileri sürdü.
1806’da Alman Sertürner opium alkaloidi morfini yalıttı.
1807’de Larey buz anestezisi ile amputasyonu gerçekleştirdi.
Aynı dönemlerde sülfürik asit ve alkolün karışımı olan eter uzun zamandan beri biliniyor ve
tüberküloz, astım, inatçı öksürükler ve diş ağrısına karşı kullanılıyordu. 1819-1868 yılları arasında yaşayan
William Thomas Green Morton eterin cerrahide kullanılabileceğini gösterdi. 16 Ekim 1846’da Boston
Massachusets General Hospital’de diş çekiminde anestezi amacıyla eter kullanıldı. Birçok kişi denemekle
beraber ancak Morton ve birkaç kişi eter ve azot protoksiti anestezi amacıyla kullanmayı başardılar.
Resim 22: İlk anestezi deneyimi
1811-1870 yılları arasında yaşayan James Young Simpson kloroformun da eter kadar etkili
olabileceğini gösterdi ve doğum anestezisinde kullanıldı.
Tarihteki ilk ağrısız doğum yöntemi Kraliçe Viktorya’nın 1853’de Prens Leopold ve 1857 yılında
Prenses Beatris’in doğumunda kullanılmıştır. Daha sonra ağrısız doğum İngiltere’de soylular ve alt
sınıflar arasında yaygın taraftar bulmaya başladı.
Anestezinin gelişmesi, ağrının insanlar tarafından etkin bir biçimde kontrol altına alınmasıyla
cerrahi yöntemler gelişmiş ve bugünkü durumuna erişmiştir.
19 yüzyıl morfin ve benzeri ilaçların kullanımında çığır açmıştır. Opium alkaloidleri içeren
bileşikler baş ağrısından diş ağrısına kadar çok yaygın olarak kullanılmaya başlanmıştır. 1898 yılında ünlü
Bayer firması heroin içeren bir ilacı öksürük şurubu olarak piyasaya sürmüştür. Morfin ve benzeri
ilaçların çok yaygın ve gelişigüzel kullanımı sonrasında bağımlılık olayları inanılmaz bir hızla artmış ve
bugün de geçerli olan önlemler 20. yüzyılın başında alınmaya başlamıştır.Opiumun o dönemlerdeki yanlış
kullanımı bugün bile hala hekimler ve hastalar arasında geçerli olan morfin korkusu opiofobinin temelini
oluşturur.
Lokal-mevzii anestezinin gelişmesi ağrı tarihinde önemli bir yer tutar.Mevzii anestezinin
gelişmesinde kokainin önemli bir yeri vardır. İnka yerlilerinin çiğnediği kokain Peru’nun Pizzaro
tarafından fethinden sonra Avrupa’ya getirilmiştir.Nieman 1860 da koka yapraklarından kokaini
yalıtlamıştır.Nieman kokainin dilde uyuşukluğa yol açtığını göstermiş,gözüne damlatmışsa da yeterli bir
etki sağlayamamıştır.
Rejyonal –mevzii anestezinin gerçek doğum tarihi 1884 tür. Sigmund Freud’un asistanı olan Karl
Koller 1884 yılında göze kokaini damlatarak konjuktiva kesesini cerrahi olarak çıkarmıştır.Kokain aynı
dönemlerde aynı hastanede çalışan Sigmund Freud tarafından morfin bağımlılarının tedavisinde
kullanılmaya çalışılmaktaydı.Kokainin göze damlatılabileceğini Freud da düşünmüş,ancak o dönemde
tatile çıkacığı için Oftalmoloji kürsüsündeki arkadaşı Prof. Königstein’a önermiştir.Ancak Koller elini
çabuk tutmuş ve onlardan önce bildirisini sunmuştur.Freud’un büyük öfkesi sonunda ve çevreden gelen
tepkilere bağlı olarak bu olaydan 4 yıl sonra Koller Amerikaya göçetmek zorunda kalmıştır.